Çocuklarda Yemek Seçme Neden Olur?
Oral Hassasiyet/Duyarsızlık Nedir? Nasıl Görülür? Nelere Yol Açar?
İnsan olarak çevremizi görme, işitme, koku alma, tat alma ve dokunma olmak üzere beş duyu organımız aracılığıyla algılarız. Birey herhangi bir engeli olmadığı durumda bu yetilerini ne kadar sık kullanırsa- yani çevresini bu organlarla ne kadar çok tecrübe ederse- yetkinliği de aynı ölçüde artar. Örneğin birey ne kadar farklı tür ve şiddette ses duyarsa işitme algısı o kadar gelişirken, seslerden rahatsız olma ihtimali de o kadar azalır. Aynı durum diğer duyu organları ve işlevleri için de geçerlidir.
Bu durumda bireyin herhangi bir sebeple (fiziksel engel, işlevsel yetersizlik veya tecrübe eksikliği nedeniyle) duyusal etkilere karşı gösterdiği normal olmayan rahatsızlık tepkisine aşırı hassasiyet (Hipersensivite) denmektedir.
Çocuk anne karnındaki gelişim dönemlerinden başlayarak gelişim süresince farklı duyusal uyaranlara maruz kalır. Bunun sonucunda da birçok uyaranı tölere etmeyi öğrenir. Ancak birey bazı sebeplerden dolayı belirli uyaranlara maruz kalmadıysa (yani bunları tecrübe etmediyse); örneğin hiç pürüzlü yüzeylere dokunmadıysa, sert besinler tüketmediyse (veya bebeklik döneminde nesneleri ısırmasıysa) ya da yüksek sesli ortamlarda bulunmadıysa bu uyaranların çok hafif türlerinden dahi rahatsızlık duyacaktır.
Çocuklarda ağız bölgesi diğer duyu bölgelerine kıyasla çok daha izole, dolayısıyla da farklı tür ve şiddetteki uyaranları tecrübe etmenin zor olduğu bir bölge olduğundan dolayı "Oral Hipersensivite (Ağız-içi hassasiyet) sıkça rastlanan bir sorundur. Bu durumda ebeveynler tarafından yapılan en büyük hata "Çocuğun yemek seçtiğinin düşünülmesi"dir. İlk bakışta çocuk belirli besinleri tüketmiyor gibi görünse de, genellikle dikkatli bir değerlendirme sonunda çocuğun tutarlı bir kıvam, doku ve/veya tadı tüketmediği (bunlara karşı hassas olduğu) görülür. Değerlendirme sonucunda sorunun kaynağı ve etkileri belirlendiğinde uygun bir terapi ile sorun genellikle çözüme ulaştırılır.
Ağız-içi hassasiyet (hipersensivite) sorununun sert ve/veya pürüzlü kıvamlarda görülmesi sıklıkla çiğneme problemlerini de beraberinde getirir. Bu durumda sert ve pürüzlü kıvamları tölere edemeyen çocuk ısırma ve çiğneme işlemlerinden rahatsızlık duyduğu için bu tür besinleri tüketmeyi reddedecek ya da en iyi ihtimalle diliyle damağına sıkıştırarak ezme yoluyla tüketmeye çalışacaktır. Bu durumda en kısa zamanda müdahale edilmelidir. Aksi durumda çiğneme yetisi gittikçe körelecek, hassasiyet artacak ve terapinin etki süresi de uzayacaktır. Ayrıca belirli grup besini tüketmeyen çocuklarda görülen beslenme problemleri gelişim süreçlerini de aksatacaktır.
Ağız-içi hassasiyeti bulunan çocuklarda sıkça rastlanan ek/bağlantılı problemler: yemek seçme(tür/kıvam), diş fırçalamada zorluk, en sık dilde olmak üzere çiğneme kas ve organlarında işlev bozukluğu ve aşırı kaygı (anksiyete) olarak sıralanabilir.
Ağız-içi hassasiyetinin tersi olarak da Ağız-içi Duyarsızlık (Oral Hiposensivite) sorunu karşımıza çıkmaktadır. Hipersensivitenin aksine aşırı maruz kalma hiposensiviteye sebep olmaz. Genellikle başka bir hastalık/bozukluğun etkisiyle yapısal veya işlevsel olarak duyu organlarının etkilenmesi sonunda oluşur.
Oral hiposensivitesi olan çocuklar sıklıkla ağızlarına nesneleri sokmaktan, ısırıp çiğnemekten haz duyarlar. Hem his kaybına bağlı olarak ısırma kuvvetlerini ayarlayamama, hem de sürekli ağızlarına soktukları nesnelerden dolayı ağızlarında küçük yaraların oluşması beklenen bir durumdur. Bu nedenle hiposensivite ile karşılaştığımız durumlarda ağız-içi hijyen ekstra önem kazanır. Oral hiposensivitede karşılaştığımız bir başka sorun: his kaybına bağlı olarak ağız-içi sınırların algılanmasında yaşanır. Buna bağlı olarak çocuklarda dilin dışarıda olması ve yine dil ile ağız-içi temizliğin sağlanamamasıyla birlikte ağız-içi organlarda motor sorunlar (kontrol sorunları) da görülebilir.
Tükettiğimiz besinlerin tatları da şiddet ve yoğunluk açısından derecelendirilir. Örneğin uyarıcı etkisi en yüksek tat ekşiyken, en az uyarıcılığı olan tat ise tatlıdır. Ağız-içi hissiyatı düşük olan çocuklarda besinlerin tatlarını ayırt etmek zor olduğu için tat/zevk almama, dolayısıyla da yemek yemeyi istememe sıkça karşılaşılan bir sorundur.
Özellikle duyusal becerileri etkileyen hastalık/bozukluklarda oral hiper/hiposensivite sıklıkla görülmekle birlikte, normal gelişim gösteren çocuklarda da hiçbir yapısal/işlevsel soruna bağlı olmaksızın, yalnızca çevresel nedenlerle bu tür hassasiyet/duyarsızlıklar gelişebilir. Bu durum/sorunlar ebeveyn ve bakıcıların hayatlarını zorlaştırdığı kadar çocuğun hayatını da zorlaştırmakta, dolayısıyla hem fiziksel hem de bilişsel gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Yine de uzman desteği ve bir takım müdahale ve çalışmalarla hem hipersensivite, hem de hiposensivitenin üstesinden gelmek mümkündür.
Çocuğunuzda benzer zorluklar yaşıyorsanız detaylı bir değerlendirme için beslenme ve yutma bozuklukları alanında çalışan bir dil ve konuşma terapistine danışmanızı öneririz.
Uzm. Dkt. Deniz TALAY